Kız kulesi ve Galata'nın aşkı



Bir efsane "Kız kulesi"
Marmara açıklarından boğaza doğru giden bir gemideyiz. Rotamız Üsküdar.Gözümüz  sola doğru kayıyor. Gökyüzüne doğru süzülen, mimarisi,işlevselliği ve büyüklüğü ile gönülleri mest eden bir eser görüyoruz. Ayasofya. 532-537 yılları arasında Bizans İmparatoru I.Justinyen tarafından inşa edilmiş, daha sonra Fatih Sultan Mehmet Han camiye dönüştürmüş ve bütün ihtişamıyla günümüze kadar  gelmiş. Biraz  daha ilerledikçe Üsküdar açıklarında, İstanbul'un nadide güzelliklerinden biri olan Kız Kulesini görüyoruz. İşte orada. Bütün zarafetiyle, bütün şıklığıyla, bütün güzelliğiyle karşımızda duruyor.  Kız kulesinin Üsküdar'da Bizans döneminden günümüze kadar gelen tek eser olduğunu ve Üsküdar'ın sembolü olduğunu öğreniyoruz. Tarihi milattan önce 24 yıllarına dek uzanıyor. Yavaş yavaş Üsküdar'a doğru yaklaşırken dahada çekici gelmeye başlıyor gözümüze.
Kız kulesiyle ilgili o kadar çok rivayet var ki hangisinin gerçek olduğunu kestirebilmek mümkün olmuyor. Gerçekliğinden şüphe duymayacağımız bir şey vardır ki, o da Kız kulesi ile Galata kulesinin aşkı. Yüzlerce sene birbirine kavuşamamanın çaresizliği her iki kulenin ihtişamlı duruşlarıyla harmanlanıp güzel bir hikaye çıkarıyor karşımıza. Peki bu ihtişamın arkasında yatan hüzünlü hikayeyi biliyormusunuz ?



Üsküdar açıklarında ki küçük bir adaya yapılan Kız kulesi 600 sene boyunca boğazın serin sularında yalnız başına kalmıştır. Nice aşklar, nice savaşlar, nice ayrılıklar görmüştür.Ama o hep yalnızdır. 528 yılına gelindiğinde ise Bizans İmparatoru Anastasius tarafından İstanbul'un Galata semtine bir kule dikillmeye başlanmıştır. Bu Galata kulesidir. Bu kule dünyanın en eski kulelerinden biri olup Fener kulesi olarak inşa edilmiştir. Heybetli bakışlarıyla Galata kulesi aylar geçtikçe Kız kulesini kendine aşık etmeyi başarmıştır. Ancak aralarında geçilmesi zor koskocaman bir boğaz vardır. Bir gün olur ki Hezarfen Ahmet Çelebi isimli bir delikanlı Galata Kulesi'nden  yani 67 metre yükseklikten Üsküdar'a uçmaya çalışmıştır. Sonunda Galata Kulesi senelerdir süregelen aşkını Kız Kulesi'ne haykıracaktır. Ona mektuplar yazar, methiyeler düzer, aşkını kelimelere döker. Hezarfen Ahmet Çelebi gün gelir ki Galata Kulesi'nden atlar. Boğaza kadar yalpalanmadan gider. Boğaza vardığında ise hesapta olmayan bir rüzgar Ahmet Çelebi'yi savurur. Elinde mektuplarla boğazın sularını acı bir şekilde boylamıştır. Ancak bu iki kulenin aşkı öyle kuvvetlidirki, bu aşkın serzenişine dalgalar dayanamamıştır. Mektupları Kız Kulesi'ne ulaştırmışlardır. Kız Kulesi tahminlerinde haklıdır. Sonunda o da öğrenmiştir Galata Kulesi'nin onu sevdiğini. Yüzyıllardır süregelen bu yalnızlık sonunda son bulmuştur. Bu aşk İstanbul'un eşsiz güzelliğine dahil olup büyüsüne büyü katmıştır.

Sonunda Üsküdar'a ulaşıyoruz. Sahil kenarına geçip arkadaşımla 2 çay söylüyoruz.  Şöyle bir göz gezdiriyorum İstanbul'a. "Ne çok birikmişliğin var İstanbul" diyorum içimden. Kaç millet kaç devlet geldi geçti. Ne acılar ne sevinçler gördün. Hepsini üstündeki eserlerde görebiliyoruz. Öyle zannediyorum ki içinde bu kadar farklı toplumlardan eser bırakmış bir şehir daha göremeyiz. Her tarafın tarih, her tarafın kültür kokuyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2018 - 2019 Lise Sınıf Geçme Yönetmeliği

Bağlamada perde ayarı nasıl yapılır ? (Kısa sap - Uzun sap)

How to write a formal email ? (Resmi bir e-posta nasıl yazılır - Türkçe Çeviri)