Burjuvazinin Gizli Cazibesi - Bir Burjuva Filmi Eleştirisi

 



Burjuvazinin Gizli Cazibesi” filmi, sinemada sürrealizmin babası olarak bilinen Bunuel’in en başarılı filmlerinden biridir. 1972 Fransa’sında yapılan yapıt çoğu film severin beğenisini kazanmıştır. Film boyunca metaforlar ile dolu bir senaryoyu izleten Bunuel, burjuvazi kesiminin temel sosyal ritüellerini ve kendi içlerindeki fark edilme çabasını filmde çok net bir şekilde aktarabilmiştir. Senaryo, gerçekleştirilmek istenen ve sürekli ertelenen bir akşam yemeği daveti üzerine kurulmuştur.

İlk olarak yanlış anlaşılmadan dolayı planlanan tarihten bir gün önce yemeğe gelen davetliler büyük bir şaşkınlığa uğrarlar. Davetlilerin durumu konuştuğu sırada, kız kardeşin evi dikkatlice süzmesi ve evin ihtişamında bir açık arama arzusu burjuva toplumunun şekilcilik yanının en net göstergesidir. Daha sonra yemek yiyebilmek için gittikleri lokantada, eşlerden birinin “Pahalı olmayan boş bir lokanta biraz endişe verici” söylemi, bu toplumun en iyisini bulma konusundaki ısrarını da bizlere anlatır niteliktedir.

Miranda Cumhuriyeti elçisinin karşıt gruplarla olan ilk ilişkisini ofis karşısında oyuncak satan kız sahnesinde görmekteyiz. Burada sert bir yanıt veren Elçi, sokak satıcısının oyuncağını silah ile ateş ederek gözdağı vermeyi amaçlamıştır.

Elçi bu olaydan sonra polisi aramamıştır. Havalimanında zorluk yaşamasının polisi aramamasının nedeni olduğunu söyler. Çünkü polis havalimanında Elçi’nin “diplomatik valizini” aramak istemiştir. Bu valizin içinde kilolarca kokain vardır. Burada kesin bir şekilde görmekteyiz ki; politika, “diplomatik valiz” gibi kavramlarla kirli işleri meşrulaştırmanın en kolay ve en kesin çözümüdür. Çoğu ülkede gördüğümüz bu etik dışı hareket, siyasetin ahlak dışı işler ile olan ilintisini açıklar.

Ertelenen yemek için tekrardan öğle yemeğinde buluşan davetliler eve geldiklerinde ev sahiplerini bulamazlar. Davetlileri karşılayan hizmetli, ev sahiplerinin yukarıda olduklarını söyler. Ev sahipleri ise o esnada cinsel ilişki yaşamaktadırlar. Davetlilerin geldiklerini öğrendiklerinde ilişkiyi sürdürmenin yollarını ararlar ve pencereden çıkıp ormanlık alanda ilişkilerini sürdürürler. Burada açık bir şekilde görmekteyiz ki, insanoğlu tabiat tarafından verilen içgüdülerini ormanlardan çıktıktan sonra bile halen içinde saklamaktadır. Her ne kadar zarif ve üst sınıftan olsanız da DNA’mıza işlenmiş bu içgüdülerimiz yaptığımız eylemleri ve seçimleri büyük oranda etkiler ve yönetir. Bu burjuvazinin en çok zorlandığı konudur.

 


Burjuva toplumunun kaygı duyduğu bir konu ise zarifliktir. Her ortamda zarif olmaya çabalarlar ve bedenleri sürekli olarak görgü kuralları konusunda insanları yargılayan bir organizma haline dönüşmüş haldedir. Zarif olan, kendi dünyalarında oluşturdukları “insan ilişkileri” savaşını kazanacak olandır. Bu savaşta bir adım öne geçmek için sürekli bir problem üretir ve pür dikkat çevredeki eksiklikleri gözlemlemektedirler. Henri’nin davetlilere martininin nasıl içilmesi gerektiğini öğretmeye çalıştığı sahnede düşük tabakadan biri olan şoförü yanlarına çağırırlar. Bu, Henri’nin kendileri arasında içten içe verdikleri savaşta öne geçmek için yarattığı bir fırsattır. Martiniyi içen şoför yanlarından ayrıldıktan sonra Henri “Sek martininin nasıl içilmemesi gerektiğini gösteren iyi bir örnek” der. Sonrasında Elçi Rafael “Benim düşünceme göre hiçbir sistem halka inceliği hiçbir zaman öğretemeyecek” der. Bu ifadelerin yukarıdaki yoruma fazlasıyla destek olduğunu görebiliriz.

Din de, siyaset gibi burjuvazi toplumunun değerlerini oluşturan bir olgudur. Dine bağlılık, en azından öyleymiş gibi göstermek bu toplulukta kaçınılmazdır. Bölge piskoposu, Mösyö Ministre’nin evini ziyaret ettiğinde evde bulunan bahçıvan kıyafetlerini giymiştir. Bunu gören Ministre piskoposu evden kovmuştur. Piskopos tekrar geldiğinde üstünde din adamı kıyafetleri vardır. Bundan sonra Ministre piskoposa saygı gösterecektir. Bu da burjuvazi toplumunun tam anlamıyla şekilci olduğunu gösteren bir başka örnektir. Sonrasında piskopos Ministre’ye evlerinde bahçıvan olmak istediğini söyler. Bu talebinden sonra Ministre güç dengelerini değiştiren beden hareketiyle bacak bacak üstüne atar.

Miranda Cumhuriyeti’nden kadın bir militan, büyükelçiyi öldürmek için evine gelir ve işler planladığı gibi gitmez. Büyükelçi kadını yakalar ve çantasını boşaltmaya başlar. Çantanın içinde bir silah bulur. Militan kadın büyükelçiye “Mao haklıydı hepinizi yok etmek gerek” der. Bunu söylerken filmde siren sesleri duyulur ve söylemi bastırır. Burada müthiş bir metafor uygulayan Bunuel, siren sesleriyle devleti ve polisi imgelemektedir. Düşük tabakanın sesleri tarih boyunca bu gibi devletlerde her zaman polis ile baskılanmaya çalışılmıştır.



Filmde tatbikat yapan albay, burjuva takımını akşam yemeğine davet eder. Bu akşam yemeği davetindeki sahneler, Bunuel tarafından kirli siyasetin sinema yoluyla halk üzerinde farkındalık oluşturmasını amaçlandığı çok açıktır. Bu sahnede büyükelçiye Miranda Cumhuriyeti ile ilgili sorular sorulmaktadır. Ev sahibi, büyükelçiye “Miranda’nın bazı bölgelerinde hala korkunç bir sefalet varmış” der. Büyükelçi “Elbette hayır, sizi yanıltmışlar” diyerek bu söylemi kabul etmez. “Ülkemiz büyük bir ekonomik kalkınma içinde, rakamlar bunun en büyük ispatı” sözünde günümüz siyasetçilerinin sürekli yapmış olduğu gibi kendi vermiş oldukları rakamlarla ülke üzerindeki başarılarını kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Bu iktidarın düşük halk tabakalarını ikna etmek için uyguladığı banal örneklerden biridir. Başka bir asker büyükelçinin yanına geldiğinde Miranda’da polis ve askerlerin satın alındığı ile alakalı bir duyum aldığını söylemiştir. Büyükelçi tekrar savunmaya geçerek “Bugün gerçek bir demokrasi var ülkemizde, yolsuzluk geride kaldı.” Demiştir. Bu gibi söylemlerden bunalan elçi sürekli sohbeti bitirme ve oradan ayrılma çabası içerisindedir. Politikada da çoğunlukla kötü yönetime sahip iktidarlar eleştirilerden kaçınır ve konuyu ya iyi oldukları bir konuya ya da halkı iyi olduklarına inandırdıkları bir konuya getirmeye çalışırlar.

Filmde burjuva takımı bilinmeyen bir sebepten tutuklanır. Büyükelçi diplomatik dokunulmazlığından bahseder fakat polis amiri bu dokunulmazlığı reddeder. Karakola götürülen burjuva takımı için polis amirine içişleri bakanlığından telefon gelir. Bakan tutukluları serbest bırakmasını söyler ve gerekçesini söylediği sırada arkadan uçak sesi gelir. Amir gerekçeyi duyamaz. Tekrar gerekçeyi söylediğinde ise yine aynı şekilde uçak sesi gelir. Amir söylenileni anlamadığı halde durumu onaylar. Bunuel’in yapmış olduğu bu metaforla izleyenlere aktarmak istediği mesaj, “üst yetkililerden gelen bu gerekçeler duymak için bile gereksiz olan söylemlerdir” olmalı. Üst düzey bürokrasi amacına ulaşmak için her zaman formalite icabı bir şeyler söylemelidir. Gerekli ya da gereksiz.

Filmin son sahnesinde sonunda burjuva takımı bir akşam yemeğinde bir araya gelebilmişlerdir. Fakat bu yemeğe eli silahlı haydutlar tarafından baskın yapılır. Büyükelçi masanın altına saklanır ve diğerleri öldürülür. Büyükelçi arayan haydutlar masanın altından tabaktaki ete uzanan bir el görürler. Büyükelçi orada yiyeceği bir lokma et uğruna kendi sonunu hazırlar. Bunuel burada burjuva takımının aç gözlülüğünü trajikomik bir sahne ile eleştirmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2018 - 2019 Lise Sınıf Geçme Yönetmeliği

Bağlamada perde ayarı nasıl yapılır ? (Kısa sap - Uzun sap)

How to write a formal email ? (Resmi bir e-posta nasıl yazılır - Türkçe Çeviri)